4 Haziran 2015 Perşembe

Kaybolanlara Dair...

Geçmişi anarken kurduğumuz cümlelerden bazıları bize geçmişi getirir, bazıları da bizi geçmişe götürür. Öyle ki; kimi zaman kendimizi Kurşunlu Camii'nin karşısındaki dizi dükkanların önünde, Arnavut kaldırımında yürürken buluruz, kimi zaman da evimizde, bir dost sohbetinde, Koca Han'ın içindeki çeşmenin bakır taslarından su içerken... Böyle zamanlarda unutulmayanların kaybolmuş sayılmayacağı aldatmacasına aldansak da, biliriz, kaybolduklarını ve bir daha dokunulmayacaklarını. Ve biraz daha acımasız olursak eğer; biliriz, bir nesil sonra anımsanmayacaklarını da...

Bugün İnsan Hakları Parkı diye bilinen parkın yerinde bir han vardı bir zamanlar. Koca Han. Leyleği vardı Koca Han'ın, bakır tasları bağlı olan çeşmesi vardı, içinde kocaman kavağı vardı, başkalarının çınar dedikleri. 1890 yılından önce Köse Kadızade Hacı Kadı Süleyman Efendi'nin Belediye Başkanlığı döneminde yapıldı. Bir cephesi iki katlıydı. Ana giriş kapısının sağ cephesinde terziler, nakliyeciler ve değişik amaçlı yazıhaneler, sol cephesinde de büyük bir kahvesi vardı. Kahvenin bir cephesi hanın iç kısmına, bir cephesi de, bir zamanlar orada olan Sümer Bank tarafına bakardı. Hanın ikinci katı yıkılıncaya dek yatakhane olarak kullanıldı.

İçerisine araç girebilen tek han Koca Han'dı. Handa demirciler, nakliyeciler, terziler, tamirciler olduğu gibi şekerci, pastane, eczane gibi dükkanlar da vardı. 1960 yılında işlevini yitiren Koca Han 1965 yılında yıkıldı. Kaybolanları ararken karşımıza çıkan ilk yapıdır; Koca Han ve kaybolan tek han değildir. Büyüklük olarak değilse bile işlevsel olarak örneklerine rastlanır. Mahmutoğlu Hanı, Gölcüklü Hanı gibi.

Bugünkü su deposunun bulunduğu yerin hemen altında, yani Asar Dağı'nın eteklerinde, geniş bir bahçenin çevrelediği bir hamam vardı. Sahibinin adıyla anılırdı. Hristo'nun hamamı. Yapı klasik hamam görünümünde, kubbeliydi. Külhanı hamamın yanındaydı. Kadın ve erkeklerin bölümleri ayrıydı. Bahçesinde bir incir ağacı vardı. 1922 yılında Hristo'nun Muğla'dan ayrılmasıyla el değiştirdi. Sonraki dönemlerde de yıkıldı ve anılardaki yerini aldı.

Bütün azameti ve haklı gururuyla ayakta duran Yağcılar Hanı sırasında bir yağ hali vardı. Hal İskender Alper'in Belediye Başkanlığı döneminde yapıldı. Ortasında bir havuzu vardı. Havuzun kenarında yağ peynir satıcılarının tezgahları dururdu. Aradan bir yürüme bandı geçer, duvarın dibinde de sebzecilerin önü açık dükkanları yer alırdı. Yağ Halinin penceresi tavanındaydı. Kapısı oldukça genişti; akşamları file kepenkle kapatılırdı. Bu yapı Haluk Özsoy'un Belediye Başkanlığı döneminde yıkıldı. Bugün yerinde üç katlı bir bina var.

Kurşunlu Camii'nin önünde dizi dükkanlar vardı bir zamanlar. Caminin önündeki kavak (çınar) ağacının altından başlayan dükkanlar dizisinin ilki kadayıfçıydı. O dükkanlar dizisi Yağcılar Hanının önünden geçerdi. Pabuççular, terziler, fırın, şekerci dükkanı ve başka dükkanlar vardı orada; kaldırımları Arnavuttu...

En küçüğü on dönümden büyük olan bahçeler vardı Muğla'da. Dönemlerinde büyük bir sektör olan bahçecilik, Muğla'yı dışa bağımlı olmaktan kurtarmıştı. Bugün bile bazı mevkiler eski işlevleriyle anılırlar, Celalli bahçesi, Ağa bahçesi gibi. Dudu'nun bahçesi, Muratlar bahçesi, Gabaklı'nın bahçesi, Kürkütçü bahçesi bahçelere örnek olarak verilebilir. Kozağaç Köyü'nden çıkan suyla beslenen bu bahçeler sonradan yok oldular, yerlerine apartmanlar dikildi. En acı tarafı bu apartmanların balkonlarında bile yeşili görmek olası değil.

Ya değirmenler ne oldu? Onlar da yok oldular. Oysa Değirmen deresinin değirmenleri pek gözdeydi bir zamanlar. Saburhane mevkinin hemen üstünden başlar Değirmen deresi. Derenin içinde sırayla sekiz değirmen vardı. Bu değirmenler, Baş değirmen, Uzun Oluk değirmeni, Kirazlı değirmen, Hacı Abbas değirmeni ile daha aşağılardaki Ön değirmen, İkinci değirmen. Üçüncü değirmen yada Söğütlü değirmen, Gozlu değirmen diye bilinirlerdi. Sonraları suların azalması ve değirmenciliğin gelişen koşullarla değişmesi sonucu yok oldular, Onlardan birkaç yapı kalıntısı ve bir söz kaldı; ''Hacı Abbas'ın katırı, ne sararsan götürü.''

Ve merdivenlerle inilip önceden ayırtılan yerlerde oturtulan Klüp Sineması ve bir tütün damından bozularak yapılan Bahar Sineması. Ve son zamanlarda yanan Belediye Sineması. Tahta sandalyelerde oturulup, çıtırdayan çekirdeklerin sesinde izlenen filmlerin sinemaları; yazlık sinemalar. ''Ferayi, Klüp, Yeni Klüp, Zeybek Sinemasının yazlığı.'' kaybolanlardan...

Ve... anımsamadıklartmız. Ve... anımsayıp yazamadıklarımız. Hepsi ''bir zamanlar'' diye başlayan cümlelerin sonunda yer aldılar. Bize kalanlar ise birkaç anı oldu. Ve bir leylek Koca Hanın koca kavağında yuvası, bir ayağı kısa, gagasını takırdatır.

Tülay Kayar
Muğla Kent Tarihi Dergisi
Muğla Belediyesi Kültür Dairesi Yayını
Sayı:1
Nisan 2005

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder