23 Eylül 2014 Salı

Mekanı Etkileyen Kültürel Etkenler

Yerleşik bir düzene geçilmediği dönemlerde egemen olan ve erkekle kadının birbirine yakın toplumsal statüye sahip oldukları Orta Asya kültürü, İslamiyet bir sentez oluşturunca kadını kısıtlayıcı bir karakter kazandı. Konutun dışa
kapalılığı giderek ön plana çıktı ve konut dış dünya ile çok sınırlı bir ilişkisi olan kadının mekânı haline geldi. Evin erkeğinin konuttaki faaliyetlerinin sınırlı olmasının doğal sonucu olarak da konut ağırlıkla kadının faaliyetlerine göre tasarlanmaya başlandı.

Konut, sadece akşamları eve gelen erkeğin dış dünyayla ilişkisinin kesildiği ve huzur bulduğu bir mikro-kozmos olarak kadın tarafından hazırlanmalıydı. (KUBAN Doğan, Sanat Tarihimizin Sorunları, İstanbul, 1975 )

Avluya hakim olan yeşillik ve çoğunlukla ufak bir havuz bu mikro-kozmosun tamamlayıcısıydı. Dokumalarda step kültürünün canlı hayvan ve bitki figürleri ana hatlarını korurken, tavan bezemelerinde geometrik hatlar hakimdir. Bu geometrik figürler, İslamın dünyevi figürleri reddeden biçimsel metafizik görüşünün ürünleridirler.

Metafizik görüş İslamiyette erken dönem Hristiyan kültürüne göre biçimsel olarak ele alınmıştır. Hristiyanlık insanı ön plana çıkaran Roma kültürüne tepki olarak, dünyevi hırslardan vazgeçmeyi ve metafizik bir dünyayı önermiş; bu hayat görüşü ilk dönemlerinde sanatına da soyutlama biçiminde yansımıştır. İslamiyet ise genellikle, dekoratif unsurlarda biçimsel bir metafizik görüşün getirdiği geometrik hatlara yönelmiştir .

İslamın hayat görüşü esasta somuttur. Ticarete ve mülke ağırlık veren bir ekonomik sisteme dört elle sarılır. Hayattan kaçış ve eve kapanma ticarette etkin olamayan kadın içindir.

Hristiyanlık dünyevi unsurları reddeden karakterini sonradan yitirmiştir. Kuruluşunda bu özelliğe kesinlikle sahip olmayan Müslümanlık ise daha sonraki dönemlerde kendi içinde yer yer tepkiler bulduysa da ana hatları ile değişmemiştir.

Göçebe-İslam sentezinin kısıtlayıcı etkileri, Muğla'da Anadolu'nun diğer yörelerine göre hafifletilmiş kabul edilebilir. Göreceli olarak kadın daha serbest ve saygındır. Bunda Rum ahali ile uzun süre birlikte yaşamış olmak, 19. yüzyılda Balkanlardan gelen göçmenlerle etkileşim ve kentin insanlar arası ilişkilerin kopmasına neden olacak kadar büyük olmaması rol oynamış olabilir.

Rumların yüzyıllardır yaşadıkları Konakaltı ve Saburhane bölgelerinde ise kent geneline göre daha dışa dönük bir yaşam süre gelmiştir. Bunda, İslam kültürünü n baskısının olmamasının yanı sıra ekonomik gelişmelerin Rum toplumu içinde daha özgür hareket ede n sınıflar oluşturmasının etkileri olabilir.

Konakaltı, Avrupa ve Yunanistan'dan etkilenmiş zengin evlerinde yaşayan varlıklı bir sınıfı barındırırken, Saburhane yapı dokusu olarak Türk kesimine göre büyük bir farklılık göstermiyordu. Buranın ayırıcı özelliği ise eğlenceye düşkün Rum ve Türkleri, hatta kanun kaçaklarını barındıran taverna ve meyhanelerdi.

Muğla sokaklarında gezerken, iki tarafınızdaki beyaz kireç badanalı duvarlar, sizi fazla dışlamadan bura insanının özel yaşantısından ayırır. Bu, alabildiğine sade dekorun arkasında özel bir şeyler bulunduğunun habercileri ise, tek tük cumbalar, işlemeli tahta kapılar ve yüksek beyaz duvarların arkasında ancak bir kısmı görülebilen sofalardır.

Yoğun mavilikteki gökyüzü dışında göz kamaştırıcı beyazlıkla kontrast yapan başlıca unsurlar, duvarların üzerinden hafifçe taşan yeşillik ve ahşap elemanların eskimiş kahverengiliğidir. Binaların zemin katları tamamen sağır olup birinci katlardaki pencere ve bazen çıkmalarla dışarı ile ilişki kurulur. Bu yükseklik Muğla'da çok ender aşılır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder